1 Ekim 2013 Salı

Büyük Gün _ 20.07.2013

Sabah uyandığımda bu süreç içinde ilk defa heyecanlandığımı hissettim, 1 aydır öyle koşturmuştum ki heyecanlanmaya fırsatım olmamıştı. Ve artık planlayacak hiçbir şey kalmamış sadece günü yaşama zamanı gelmişti.
Bu düğünün konsepti nedir diye sorsalar herhalde "son dakika" derdim. Klasik süreçlerde aylar öncesinden belli olan işler bizde hep son anda kesinleşmiş, yapılmış, yada olmuştu. Düğün arabamızı bir gece önceden internetten kiraladık mesela.
(http://www.driveyoyo.com) Sabah Çağdaş, Bülent ile birlikte arabayı almaya gittiğinde biz de Gonca ile evde gün içinde yanımızda olması gerekenleri hazırlıyorduk. Kayınvalidemler ise sabah erkenden kalkmış, nikah şekerlerini hazırlıyorlardı, bizim sadece magnet verme fikrimiz içlerine sinmemişti. Düğün mekanını 4 gün önce kesinleştirmiştik.
(http://www.dalyanclub.com/davet-organizasyon/dalyan-garden) Mekanın fotoğrafçısı ve müzisyeni benden telefon aldıklarında çok şaşırmış hatta ayarlamalarımızı internet üzerinden yapmak zorunda kalmıştık.



Gün içinde kullanmak için Moda Hilton DoubleTree (http://www.hilton.com.tr/en/Doubletree-Istanbul-Moda ) de bir oda kiraladık. Otelin kuaförü içinde olduğu için İstanbul sıcağında ordan oraya koşturmak zorunda kalmayız, otelde hazırlanırız diye düşünmüştük. Çok da iyi yapmışız.




Makyajım da genel olarak doğallık hakimdi, biraz gözlere vurgu yaptık. Makyajımdan çok memnundum. Saçım için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Saç provası yapmanın önemini o anda anlamıştım ancak her şey için artık çok geçti :) saçım bir türlü istediğim şekilde olmuyor ve zaman daralıyordu. En sonunda sıradan bir at kuyruğu yaptık ve duvağı üstüne takıverdik.



Nerde okuduğumu hatırlamadığım bir söz vardı, "güzel gelin, mutlu gelindir ! " herhangi bir şeyin moralimi bozmasına izin vermemeye kararlıydım. Buna gelin çiçeğim de dahil, onu gördüğümde de büyük bir hayal kırıklığı yaşadım, gönderdiğim örnek resim ile alakası yoktu ama ne yapalım, nasıl olsa atıp kurtulacaktım :))





Makyajım bitip duvağımda takıldığında hazırlanmak için 15-20 dakikam kaldığını fark ettik. Bu arada Hilal de yanıma gelmişti. Zaman mı hızlı geçiyordu biz mi yavaştık bilemiyorum ama geç kalacağımızı düşünerek endişelenmeye başlamıştım. Bir yandan da en azından Çağdaş hazırdır diye düşünüyordum. Ancak odaya çıktığımız da o da ne! damatlığını aldığımız günden sonra bir daha kılıfından çıkarmadığımız için bir sürpriz bizi bekliyordu. Pantolondaki alarmı çıkarmayı unutmuşlardı. Neyse ki ceketin altında kaldı alarm. Nikahı böyle atlatmak durumundaydık. Gelinliğimi giydim, ayakkabımın altına bekar kız arkadaşlarımın ismini yazdım ve apar topar otelden ayrıldık.


Kiraladığımız araba Mercedes A 180 idi. İçi oldukça genişti. Çağdaş gelin arabasını kendi kullandı, Bülent, Gonca, Hilal, ben arabada 5 kişi üstelik biri gelinlikli :) buna rağmen çok rahattık. İstanbul trafiğinde çocukların saldırısına uğramamak için arabayı hiç süslemedik. İşe de yaradı, yolda kimse önümüze atlamadı, annemin her ihtimale karşı hazırladığı beşlik dolu zarflarda bize kaldı :)))

Kadıköy evlendirme dairesine geldiğimizde nikaha yarım saat kalmıştı. Yetişmiştik ya, arabadan inerken gelinliğimden gelen "cırt" sesine çok aldırmadım. Küçük bir yırtıktı allahtan. Bizi bir hazırlık odasına aldılar. Salonun fotoğrafçısı gelip fotoğraf ve video konularını anlattı. Ben de bu arada kollarımdaki küçük sivilcelere fondöten sürmek istedim, sanki çok lazımmış gibi. Gonca'dan yardım istedim sonra birden nasıl olduysa bir damla gelinliğime dökülüverdi. Bir kaç saniye bir sessizlik oldu, sanırım ağlayıp ağlamayacağımı tartmak istiyorlardı, ama mottom kesindi, " güzel gelin, mutlu gelindir! " sonra işte bu resimdeki hummalı çalışma başladı :)


Düğünden önce internette araştırma yaparken "gelinin acil durum çantası" ile ilgili bir sürü yazı görmüştüm, listeler vardı, şu lazım olur bu lazım olur. Kendi kendime o zaman demiştim ki hadi canım kim gelinliğine bişi döker ki, kim gelinliğini yırtar ki. Büyük konuşmamak ve deneyimlerden faydalanmak gerekiyormuş. Gelinliğimdeki ufak bir yırtıktı allahtan ama büyükte olabilirdi ve o zaman uhuya ihtiyacım olacaktı. Gelinliğimi lekelediğimde ise ıslak mendil, peçete ve bebek pudrasına ihtiyacım oldu. Lekeyi mümkün olduğunca temizledikten sonra üstüne bebek pudrası dökerek renk farkını azaltabiliyorsunuz. Bunlar dışında gün içinde makyajımı tazelemek için şeffaf pudra ve rujumu kullandım, bir de parfüm. Babet günün ilerleyen saatleri için doğru bir tavsiye olabilir ancak ben zaten babetle de rahat edemediğim için bu günümü kendimi beğeneceğim şekilde topuklularımla atlatabileceğimi düşünüyordum, yanılmadım ;)


Nikah salonuna çıkışımız çok komikti. Bizi bir kapının önüne çağırdılar, zannettik ki bekleyecegiz sonra bize eşlik edecekler salona gideceğiz. Daha ne oluyor anlaman önümüzdeki kapı açıldı ve salonla karşı karşıya kaldık. Çağdaş ile heyecanımızı bastırma yöntemimiz çok farklıydı. Ben yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip tamamen hareketsiz kalmayı tercih ederken, Çağdaş yaramaz bir çocuk gibi orayı burayı mıncıklıyor, salondakilere laf atıyordu :) Neyse ki bir süre sonra nikah memuru geldi ve nikahımız bir çırpıda kıyıldı.


Benim nikah şahitliğimi 13 yıllık üniversiteden arkadaşım, dostum Hilal yaptı. Çağdaş'ın şahidi ise çocukluk arkadaşı, dostu Bülent oldu. Onların da heyecanı her hallerinden belli idi. Nikahtan sonra hemen çıkışta tebrik ve takı merasimi yapıldı. Sevdiklerimiz, sevenlerimiz güzel dileklerini ilettiler.



Sonra sıra gelin buketini atmaya geldi. Heyecanlı kalabalık içinde buketi yakalayan amcamın nişanlı kızı Burcu oldu. Artık darısı hayırlısıyla başına :)





Nikahtan sonra akşamki organizasyona kadar uzun bir zaman vardı, bizde otele geri döndük. Dinlenip bir şeyler atıştırdık ve Hilal bizim otel içinde birkaç fotoğrafımızı çekti.















Ve birkaç kare de akşamki organizasyondan, eğlenmekten çok fotoğraf çektirmeye vakit olmayan zamanlar :))




















P. by Miroslava Andric
P. by Miroslava Andric
P.by Miroslava Andric





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder